- 21:28 - BADER Olarak Etimesgut Belediye Başkanı Sayın Enver DEMİREL'in Misafiri Olduk
- 13:44 - 5.Olağan Genel Kurul Çağrısı
- 08:48 - İstişare ve Tanışma Programımızı Gerçekleştirdik
- 08:50 - Ankara Valiliğine Vasip ŞAHİN atandı.
- 16:11 - Kabakçı Konağı Ekim Ayı Söyleşisini Gerçekleştirdik.
- 08:44 - BADER Olarak Ziyaretlerimize Devam Ediyoruz.
- 09:42 - Acımız Büyük
- 23:38 - Hacı Bayram Veli Hazretlerinin Manevi Gölgesinde Bir Sosyal Bilimler Üniversitesi
- 23:13 - Zabıta Teşkilatı 192 Yaşında…
- 16:09 - ABD Menşeili Markalara İzin Yok
- 09:30 - 15 Temmuz Platformu Üyesi Olarak Basın Açıklamasına katıldık.
- 09:24 - 13. Çubuk Kültür ve Turşu Festivali İstişare Toplantısı
- 09:18 - Döviz ve Altınlarımız Bozduruyoruz
- 09:14 - TRT'ye Ziyaret
- 16:01 - Sincan Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda Basın Açıklaması Yapıldı
Durdu GÜNEŞ / Yazar





Bilmemenin Cesareti ve Israrın Gücü
Çocukken beynimiz bakirdir, hayaller kurarız, masallar iç dünyamızı süsler. Büyüdükçe toplumsal, kültürel duvarların varlığını hissederiz. Onlar bizim sınırımız olur. Bir türküde "Biz büyüdük kirlendi dünya" der. Onun gibi ,"Biz büyüdük daraldı dünya" diyesim geliyor.
İki çocuk buz tutmuş bir gölün üzerinde gezerken, buz ince yerden kırılır ve bir çocuk suyun içine düşer. Diğer çocuk kırılan yerin biraz daha açılmasını sağlayarak çocuğu kurtarmaya çalışır. Normal şartlarda kıramayacağını anlayarak hemen yakında bulunan ağaçtan kuru bir dal koparır. O dal yardımıyla dar bir şekilde kırılan buzlu alanı genişletir ve dalı kullanarak diğer çocuğu kurtarır.
Kurtarılan çocuğu hastane götürürler. Doktorlar bu küçük çocuğun kurtarma serüvenini öğrenince şaşırırlar. Orada bulunan yaşlı bir adam "ben biliyorum" der. "Çünkü kimse ona bunu yapamayacağını söylememişti."
1980 li yıllarda K.Maraş’ta görev yaparken. Ali Saim Emirmahmutoğlu’nun çıkardığı turizm gazetesinde yazıyordum. Ali Saim Hocanın Yalova’da ikamet eden Sabahattin Engin isminde tiyatro yazarı bir arkadaşı vardı. Sabahattin Engin yazdığı tiyatro eserlerinin bir suretini Ali Saim Hoca’ya gönderir. Onun eleştirmesini ve düzeltmesini isterdi. Ali Saim Hoca’da daktilo edilmiş taslakları bana verirdi. Ben de yazarın amatör bir yazar olduğunu düşünerek eleştirilerimi yapar, düzeltmelerini yapar A. Saim Hocaya verirdim o da arkadaşına gönderirdi.
Bir gün Ali Saim Hoca'ya, "Ben de tiyatro eseri yazacağım" dedim. Ali Saim Hocadan okumam için tiyatro eseri istedim. Ali Saim Hoca bana 8 tane tiyatro kitabı getirdi. Baktım ki benim serbestçe eleştirdiğim, düzelttiğim Sabahattin Enginin kitapları. Üstelik bir çoğu devlet tiyatroların da oynanmış. Eğer o kitapları görsem asla eleştiremez ve düzeltemezdim.
Bir gün Sabahattin Engin K. Maraş’a geldi. A. Saim Hoca beni onunla tanıştırdı. "Sana gönderdiğim eleştiri ve düzeltmeleri bu genç yapıyordu" dedi. Sabahattin Engin bana dikkatli dikkatli baktı. "Ben o eleştirilerden çok istifade ettim. Çok teşekkür ederim" dedi. Sabahattin Engin’de A. Saim Hocanın eleştirileri diye dikkate alıyormuş.
Ön kabullerimiz şablonlarımız bizim dünyamızı sınırlandırmaktadır. Büyüdükçe sınırlar kalınlaşmaktadır. Sınırları sorgulamamız, esnetmemiz hatta kaldırmamız halinde yeni şeyler üretebiliriz.
Başarının bir diğer etmeni hedefimize giden yollarda çıkan engeli aşmak için ısrarlı olmaktır.
Kişisel gelişim alanında ilk konuşmamı Yükseliş Kişisel Gelişm Merkezinde yapmıştım. Salon doluydu. Ben "Neşeli Düşünme Sanatı"nı anlatacaktım. Konuşmaya başlamadan önce tanıştığım biri "ben beyin antrenörüyüm" diye kendini tanıttı. Böyle bir meslek ve bilim alanını hiç duymamıştım. Bozuntuya vermedim. Ama konsantremi büyük ölçüde bozdu. Çünkü neşeli düşünme beyinle ilgiliydi. Beyin konusunda anlatacağım herşey alanında uzman olan biri tarafından yanlışlanabilirdi... Bu ihtimal bende ciddi bir kaygı oluşturdu. Bildiklerimi normal kıvamında anlatamadım. "Neşeli Düşünme Sanatı"nı anlatıyordum ama heyecanla ağlamaksı bir ses tonuyla anlatıyordum. Konuşmam içime hiç sinmemişti. Kendi içimde hezimete uğradığımı düşündüm.
Önümde iki yol vardı. Ya devam edecektim. Ya da bir daha kişisel gelişimin adını anmayacaktım.
Birgün Yükseliş Kişisel Gelişim Merkezi hocası Adem Karafilik’e beyin antrenöründen bahsettim. Güldü. “O taksi şoförü kendini tanıtırken hep beyin antrenörüyüm, diyor." dedi. Rahatlamıştım, ve devam ettim.
İnsanın yüksekten, karanlıktan ve yüksek sesten korkması içgüdüseldir. Ama başarısızlık korkusu sonradan öğrenilmiştir. Biz başkalarının çizdiği sınırlarda kalmak ve başaramadın demesinler diye çizgiyi geçmek istemeyiz. Öğrenilmiş korkuyu yenmeyi de öğrenebiliriz. Sonradan oluşmuş bir şey sonradan da kaldırılabilir. Burada işin sırrı korkunun üstüne gitmek ve ısrarlı olmaktır.
Arkadaşına Gönder
Yazdır
Yukarı
Tel : 0 312 229 54 06 - 229 55 06 | Haber Yazılımı: CM Bilişim