Zehra Ali YILMAZ

    12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto
    Zehra Ali YILMAZ

    Mehmet Âkif / İstiklâl Marşı ve Millî Ruh

    14 Mart 2019 Perşembe 09:10

                                                                                “Doğduğumdan beridir aşıkım istiklâle
                                                                                              Bana hiç tasmalık etmiş değil altın lâle”

    İnsanı, diğer yaratılmışlardan ayıran ve ayrıcalıklı, müstesna bir yere yükselten–ki yükseltmek fiilini burada bile isteye kullandım- zîrâ yaratılmışların en üstünü olan insan, hakiki varlıktan göç edip fânî varlık âlemindeki macerasında kimileri, aslını hemen çoğu vakit unutmuş ve makamını çiğnemiş ve çiğnetmiştir-  ilim cevherini gönlümüzde irfân mücevherine dönüştürmemizde, insanın kendi varlığının idrâkinde ehemmiyetli rehber şahsiyetler vardır.

    Üstad Mehmet Âkif de hayatımızda ışık kaynağı olan mühim şahsiyetlerdendir. Âkif’i anlamak için en doğru ve güvenilir kaynaktan istifade edeceğiz, Âkif’i, kendi eserlerinden idrake çalışacağız;

    Soru 1: Yazımızın başlığındaki sıralama yerinde bir sıralama mıdır? Evvela Âkif doğmuş, Âkif’ten de İstiklâl Marşımız mı doğmuştur? İlâveten millî ruhu, ( Millî Ruhun ihyâsı ve inşâsı bahsi yeni yazılarımızda da işlenecektir) İstiklâl Marşı ile beraber mi düşünmeliyiz?

    Şurası bir gerçek ki olayların olduğu yerde her tipten insanı bulmak mümkündür ve kolaydır. Mühim olan, evvelinde ve seyrinde bâsîret ve firâset sahibi bir duruş ile irâde beyân edebilmektir.

    Söz konusu irâde ve millî ruh, Âkif’in kaleminde teşekkül etmiştir.   

    Fi’l- hakîka marş, şiir ve sanat eseri olarak İstiklâl Marşı bir vücut, ise bu vücut muhakkak ki bir araçtır- vasıtadır- taşıyıcıdır.

    Soru 2: Peki, neyin taşıyıcısıdır?

    Elbette millî ruhun taşıyıcısıdır.

    Ve söz konusu ruhun teşekkülünde nerede ve niçin durduğumuzun bilincinde olmak şarttır.

    İşte söz konusu ilim, irfân, idrâk, basîret ve firâset ile İstiklâl Marşımız vücut bulmuştur.  İstiklâl Marşı’nın aynı zamanda milletimizin birbiri ile arasındaki millî mutâbakat metni olduğu - ki bizim bu mutâbakattan muradımız asla bir anlaşma değil,  tam olarak bir uyum, âhenktir ve yemindir- hatırda tutulmalıdır.

    Soru 3: Millî ruhun mayası, kaidesi nedir?

                                     “Oyuncak sanmayın ahlâk-ı millî, rûh-i millîdir

                                       Onun iflası en korkunç ölümdür, mevt-i küllîdir”                                                                                                                                                                           

    Üstad Âkif, millî ahlâktan, millî ruhun inkişâf edeceğini, ahlâkın yokluğundan en korkunç ölümün doğacağını ve bu doğumun topluca yok oluşa götüreceğini ifade buyurur.

    Zîrâ toprak birliği, dil birliği hakîkî mânâda bir birliğe götürmeye yetmeyecektir. Tüm bunları bir araya getiren ve devamlılığını sağlayan ancak “ahlâk birliği”dir. Ahlâk birliğinden muradımız, insanı sıradan bir canlı varlık olmaktan kurtarıp eşref-i mâhlûkat mertebesine ulaştıran ‘hazineler’ bütünüdür.  

    Millî ahlâk, millî ruhu doğuracaktır. Ruh, hiç şüphe yok ki varlığa hayat kaynağı olacak, nefes üfleyecektir. Milleti oluşturan insanlarda, sevinçte, kederde, değerlerini korumada, vatanına, bayrağına, insanına, tarihine, kültürüne sahip çıkmada içten gelen samîmî bir ortak tavır geliştirmesini sağlayacaktır.

    Soru 4: İnsanî ve millî bir bilinç düzeyine ulaşarak insansız ve insafsız bir toplum olma yolunda yok olmaktan kurtulmanın yegâne yol ve yöntemleri nelerdir?

    Evvela millet olmaktır. Millet olmak demek kenetlenmek, tek vücut olmak, sırt sırta verebilmek, sırtını dönebilmek demektir.

    İstiklâl Marşımızın ruhunu yaşamak ve yaşatmaktır.

    Dil ile ikrâr, kalp ile tasdîk ettiğimiz teslimiyetimizi hallerimizle görünür kılmaktır.

    Soru 5: Peki, İstiklâl Marşı kurtuluşa vesile midir?

    İstiklâl Marşı, omurgadır. Bir milletin omurgasıdır.

    Milletin ana unsuru insan nedir, kimdir, insan denen varlık meçhul müdür hakikaten? Buna bakmak lâzım. Âkif’i anlamak için insana bakışını bilmek gerekir. İnsan, bedeni ile değil, ruhuyla insandır.

    “İnsan ki onun ruh ile insanlığı kâim” ( Geçim Belası)

    ‘İnsan’ şiirinde ‘Senin mahiyetin hatta meleklerden de ulvîdir / Avâlim sende pinhandır, cihanlar sende matvîdir’ der.

    Âkif’e göre insanın kuvveti imanından gelir. İman eden, inanan başarır.

     “İnsandır o cevher ki ilâhi ne büyüktür

      İmansız olarak paslı yürek, sende yüktür.” ( Tevhid yahud Feryad)

    Âkif’in iman ve gayretinde; ümit, azim, mücadele, güven, ilim, bilgi, irfân, cesâret, kervana yetişmek ve ziyâ vardır.

     “Bu harp içinde kazanmaktadır çalışmış olan,

    Çalışmayıp oturandır gebertilen, boğulan” ( Vâiz Kürsüde) 

    Üstad Mehmet Âkif, “Rabbim bir daha bu milleti İstiklâl Marşı yazmak zorunda bırakmasın.” İfâde buyurmuştur. Bizi boğulmaktan kurtaracak irâde İstiklâl Marşındaki ruhtur. Nedir ona ciğerinden sökülürcesine böyle bir haykırışla Rabbimize niyâzda bulunduran?

    Elbette milletinin çektiği ıstıraplardır.

    Bâhusus insan olmak için hürriyete hakka sahip olmak gerektiği ve gereğini yerine getirmenin emek istediği hatırda tutulmalıdır.

    “Bu hürriyet, u hak bizden bugün âheng-i sa’y ister,

      Nedir üç dört alın? Bir yurdun alnından boşansın ter!”

    Öte yandan, İstiklâl Marşımızı tam mânâsı ile anlayabilmemiz için dilimizin, tarihimizin, coğrafyamızın hususiyetlerini çok iyi bilmemiz gerekir.  Evvela dilimize hâkim olarak ilk adımı atacağız. Zîrâ diline hâkim olan tarihine de hâkim olacaktır ki beraberinde felsefî düşünce ile ufku açılacak, hayata çeşm-i iman gözü ile bakarak muhakeme edebilecektir. Bâhusus sözün en latifini, beliğini söyleyebilmek de bilgi ve emek istemektedir.

    “Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak
    Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.
    O benim milletimin yıldızıdır parlayacak!
    O benimdir, o benim milletimindir ancak!”

    Varlığımızın başı- ortası ve muhtemel akıbeti marşımızda mısra mısra dile getirilmiştir. Biz, tarih sahnesine çıktığımız günden bugüne daima kahramanlıklarımızla anılmış bir millet olmanın gururu ile başımız dik, alnımız ak ve pak gezdik.

    İstiklâl Marşı, saf tutmaktır. Aynı zeminde bir olmak ve aynı ufka bakmaktır. Hangi gelir düzeyinde olursa yahut hangi tahsili aldıysa hiç fark gözetmeden “bir” olmaktır.

    Neslin ve nefsin korunmasına dair tüm bilgiler açık ve net gözler önüne serilmiştir. ''Medeniyet!'' dedikleri tek dişi kalmış canavardır. Dört bir taraftan garp âleminin ateşli silahları şakaklarındayken nasıl böylesi bir hisse kapılmasın Âkif ve milletimiz?

    Marşımızda çizilen örnek şahsiyet insanın en mühim hususiyetleri bir şuura, ruha, imana ve inanca sahip olmak ve çalışmak, yılmadan yorulmadan çalışmak…

    “Sonunda: kuvvetimiz şüphesiz, ilerlemeli;
    Fakat düşünmeli her şeyden önceden temeli.
    Teammüm etmesi lâzım ma’ârifin mutlak,
    Okuryazarsa ahâli ne var yapılmayacak?” ( Safahat sf. 280)

    Hazırlıklı olmalı, tembellik etmemeli, yılmadan, yorulmadan çalışmalı ve didinmeli…

    “Adam mısın: Ebediyen cihânda hürsün, gez
    Yular takıp seni bir kimsecik sürükleyemez,
    Adam değil misin oğlum, gönüllüsün semere
    Küfür savurma boyun kestiğin semercilere.” (Asım)

    Fi’l- hakîka bir emanetin mesuliyetini omuzlarına almak ve mûcibince icrâ edebilmek hem meşakkatli hem muazzam keyiflidir.

    Yüce Rabbim Üstadımız Mehmet Âkif Ersoy’un mekânlarını cennet, makamlarını âlî, aziz vatanımızın asil evlatlarına rehber eylesin; şehitlerimizin şehâdetini, kabul buyursun vesselâm…        

    Bu yazı toplam 3785 defa okunmuştur.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
    Tüm Hakları Saklıdır © 2016 BADER Ankara | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
    Tel : 0 312 229 54 06 - 229 55 06 | Haber Yazılımı: CM Bilişim