- 21:28 - BADER Olarak Etimesgut Belediye Başkanı Sayın Enver DEMİREL'in Misafiri Olduk
- 13:44 - 5.Olağan Genel Kurul Çağrısı
- 08:48 - İstişare ve Tanışma Programımızı Gerçekleştirdik
- 08:50 - Ankara Valiliğine Vasip ŞAHİN atandı.
- 16:11 - Kabakçı Konağı Ekim Ayı Söyleşisini Gerçekleştirdik.
- 08:44 - BADER Olarak Ziyaretlerimize Devam Ediyoruz.
- 09:42 - Acımız Büyük
- 23:38 - Hacı Bayram Veli Hazretlerinin Manevi Gölgesinde Bir Sosyal Bilimler Üniversitesi
- 23:13 - Zabıta Teşkilatı 192 Yaşında…
- 16:09 - ABD Menşeili Markalara İzin Yok
- 09:30 - 15 Temmuz Platformu Üyesi Olarak Basın Açıklamasına katıldık.
- 09:24 - 13. Çubuk Kültür ve Turşu Festivali İstişare Toplantısı
- 09:18 - Döviz ve Altınlarımız Bozduruyoruz
- 09:14 - TRT'ye Ziyaret
- 16:01 - Sincan Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda Basın Açıklaması Yapıldı
Zehra Ali YILMAZ





Ünden Payımıza Düşen
Alexis Carrel, ‘İnsan Denen Meçhul’ isimli kitabının ‘Bireyin Kurtuluşu’ başlıklı bölümü Sf. 239’da ‘Birey, kendi muhitine sımsıkı bağlıdır, bağımsız bir varlığı yoktur. Onu yenilememiz, ancak etrafını çevreleyen âlemi değiştirebildiğimiz nispette mümkün olacaktır.’ Tespitinde bulunur.
İnsan, kendi muhitine, daha özel bir ifade ile içinde yaşadığı çevreye bağlı hatta bağımlı mıdır ve bağlı veya bağımlı ise bu durum, onun hürriyetini kısıtlar mı? Alexis Carrel’e göre kesinlikle menfî bir hâldir ve insanın kendini yenileyebilmesi ancak söz konusu bağlılığı kırarak mümkündür.
Bağlılık hatta bağımlılık çok kapsamlı ve birbirine tesiri olan iki meseledir. Bu iki meselenin tüm ilmî sahalarda derinlemesine incelenmesi icap eder. Biz burada bizi kuşattığına inanılan söz konusu çevreyi inşâ eden algı unsurlarından ‘ün’ üzerinde duracağız.
Sosyal bir varlık olarak daima kendi dışımızda olana ihtiyaç duyduğumuz âşikâr. Yaşayabilmek için olmazsa olmazlarımız var. Beslenme, barınma, temizlik, sağlık vesaire öte yandan elbette ruhumuzun tüm bunları doğrudan etkileyen besleyen yahut yanlış tercihler sonucu öğüten istek ve ihtiyaçları da bulunmaktadır.
Yaşadığı sosyal çevrede kabul görme, saygınlık kazanma, beğenilme hatta ölümlü olduğunu bile bile ölümsüz olabilmek için tüm gücüyle şartları dönüştürme isteğine sahip olan insan bu uğurda, yani isminden söz ettirmek sureti ile görünür olma hatta öldükten sonra dahi kendinden söz ettirebilme arzusundadır.
Ölümsüz olma isteğinde evvela bir yere ait olma hissi doğar. Bir yere ait olma hissi çok kuvvetli bir histir. İnsan bu hâl ile kendini güvende hisseder. Mesele, ait olmak istediğimiz mekânda kendimize yer açarken yürüdüğümüz yol, uyguladığımız yöntem ve ait olmak istediğimiz yer ile aramızda kurduğumuz bağın kuvvetidir. Ait olma isteği ve bu uğurda verilen emek insanlık tarihi kadar kıdemli de olsa teknolojinin iletişim ağlarını zenginleştirmesi ile büyük oranda değişime uğramıştır. Zîrâ beğenilerimizde, kabullerimizde, örnek aldığımız ve tecrübelerinden istifade ederek yolumuzu çizmeye gayret ettiğimiz insanların, genel kabul gören ortak meziyetleri vardı. Cesur, bilge, lider, âlim, ileri görüşlü, ufku geniş, hâl ve hareketleri ile örnek şahsiyetler olmuştur. Ve onların örnek şahsiyeti asla itibar kazanmak için bir araç değil, şahsiyetlerinin yapı taşı, tuğlasıdır. Ne var ki günümüzde, anlam ve boyut değiştirmekle berber, çeşitlenen iletişim ağlarında, eskiye kıyasla çok zor da olsa, üzerine ilgi çekme gayretinde olan insan, muhtemel ünlü şahsiyetlerin asla bilgi ve isteği olmadan, kendilerinde yine muhtemel güzel meziyetler üzerinden ‘ünlü’ sıfatının anlam değişimine sebep olmuştur.
Çağımızda kimi insan, ‘ben’ üzerinden ‘öteki’ ile iletişim kurarken en özel gündelik konuşmaları başta olmak üzere her türlü iletişim ortamında kendini, algılarında yücelttiği ‘ünlü’ üzerinden ifade etmeye gayret etmektedir. Seyrettiği filmi, tiyatro oyununu, dinlediği müziği, katıldığı konseri, yazarı, şairi, eleştirmeni, okuduğu kitabı, doktoru, devam ettiği okulu, ikâmet etmek üzere seçtiği evi, alış veriş mekânlarını, yemek yediği lokantayı vs. liste, hayatımıza dokunan her nesne ve insanı içermektedir.
‘ben’ ile ‘öteki’ arasına bu ‘ünlü’ isimler girince ne yazık ki kişinin ‘kendi’ varlığı, kendi isteği ile ezilmekte, hor görülmekte, aşağılanmaktadır. Bu davranışın altında yatan en önemli sebeplerden biri ünlü şahısların ününden kendine pay çıkartarak kendini ifade edebilme, bir yere, bir gruba ait olma gayretinden başka bir şey değildir.
Netice itibari ile sosyal bir varlık olan insan için, ününden yararlanılmaya çalışılan insan yahut kurum aslın / özün önüne geçmediği, bir menfaat aracı işlevine büründürülmediği müddetçe elbette ‘ün’ kavramı aynı zamanda hafızanın bir tezahürüdür. Aktarımdır ve insanî bir birikimdir. Değilse insanın kendi fikir ve his dünyasına vurabileceği en ağır kelepçedir.
Zehra Âli YILMAZ
Arkadaşına Gönder
Yazdır
Yukarı
Tel : 0 312 229 54 06 - 229 55 06 | Haber Yazılımı: CM Bilişim