Durdu GÜNEŞ / Yazar

    12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto
    Durdu GÜNEŞ / Yazar

    Zorunlu İnziva Günlüğü

    27 Mart 2020 Cuma 14:10

    Günleri evde geçirirken zaman kavramı da belirsizleşiyor. Zamanı farklı kılan bir unsur da zamanı geçirirken içinde bulunduğumuz mekandır. Mekân değişmiyorsa sanki zamanda aynılaşmaya başlıyor, zaman dilimleri arasındaki ayrım belirsizleşiyor.

    Dar bir mekânda sürekli durmak genetiğinde göçebe ruhu taşıyan biz Türkler için biraz zorlayıcı bir süreçtir. Ancak şunu biliyoruz ki, “Olayları değiştiremiyorsak bakış açısını değiştireceğiz.” Neticede dışsal bir durumu nasıl algılıyorsak ona göre mutlu veya mutsuz oluyoruz. Algımızı mantığımızla ve farklı bakış açılarıyla biçimlendirdiğimizde, zor durumları çekilir hale getirmek hatta neşeli bir duruma dönüştürmek mümkün olabiliyor.

    Memuriyete çevre sağlığı teknisyeni olarak başladım. Sabah daireye uğrar sonra iş yeri denetimi, çevre sağlığı şikayetlerinin yerinde tespiti gibi işlerle zamanımızı hep dışarıda geçirirdik. O zamanlar şunu düşünürdüm. Masa başı memurları gün boyu bir yerde nasıl kalırlar. "Bu İnsan doğasına aykırı" derdim kendi kendime. Devlet dairesine "sekiz saatlik hapishane" olarak nitelendirirdim. Sonraki dönemde kamu avukatı oldum. Gün boyu dışarıda olma özgürlüğümüz kısmen daraltılmıştı. Ama çok yoğun dosya nedeniyle sık sık adliyeye gidiyordum. Dolayısıyla o bir hareket serbestisi veriyordu. Fakat yine de alışmak zaman aldı. Daha sonra hukuk müşaviri oldum. Artık adliye işleri de kesilmişti. Yani bildiğiniz masa memuru oldum. Özgürlük alanımız daha çok daralmıştı. Ama alışmak insanoğlunun en önemli özelliğidir. Hani bir fıkra var. Adam falcıya gider. Falcı küreye bakar. “Kırk yıl acı çekeceksin.” Der. Adam heyecanla “sonra?” diye sorar. Falcı “Sonra da bu acıya alışacaksın artık sana etki etmeyecek.” der. Hani atalarımız “Ülfet hasıl olunca külfet zail olur.” demiş ya. Yani alışma olunca zorluklar ortadan kalkar. Şimdi gün boyu evde kalmamız alışkanlığa dönüşüyor dolayısıyla her geçen gün zorluk ortadan kalkıyor.

    Bu arada özel bir parantez açıp bizi karamsar kılan bazı bakış açılarını değiştirmek gerektiğini düşünüyorum.

    Hayattaki doğruları bir kenara bırakıp yanlışlara odaklanarak kendimize karamsarlık ve kötümserlik havası oluşturmak çok kötü bir tutumdur. Evet hayatta her zaman iyi şeyler olmuyor, doğru bu. Ama hayatta her zaman kötü şeyler de olmuyor. Hayata olumlu bakan insanlar, kötü giden duruma tedbir alıp endişelerini frenledikten sonra hayatın iyi taraflarına odaklanırlar. Karamsar insanlara, hayatın güzel tarafından bahsedemezsiniz, hemen “evet, ama…”diye başlar ne kadar felaket senaryosu varsa gerçekleşecekmiş gibi anlatırlar. Oysa söylediklerinin çoğu korku ve kaygılarının büyüyen gölgeleridir.

    Karamsar insanlar geleceği endişe ve korkuyla bekleyerek hayatı çekilmez hale getirir. Hayata olumlu bakan insanlar ise yaşama sevincini ve umudunu yüksek tutar. Gerçekliği bilir ama kötü giden şeylerin sürekli olmayacağını bu konuda akılla, hayal gücüyle ve yaşam coşkusuyla onların aşılabileceğini de bilir.

    Sosyal medya paylaşımlarında ve dostlarla yapılan telefon sohbetlerinde sürekli olumsuz dedikodu ve şikâyete yer verirsek, olumlu enerjimizi tüketiriz. Oysa sorunlar karşısında şikâyet etmekten ziyade çözüm üretmenin yollarına bakmalıyız. Hayat ayağımıza çengel attıysa, bu nedenle düşmüşsek, düştüğümüz yerden kalkmaya ve yola devam etmeye bakmalıyız. Düştüğümüz yerde ağlamanın şikâyet etmenin anlamı yoktur.

    Şunu bilmeliyiz ki kara günler hiçbir zaman kararıp kalmaz. Arkasından güneşli günler gelecektir. Yeter ki içimizi karartmayalım.

    Bu yazı toplam 1103 defa okunmuştur.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
    Tüm Hakları Saklıdır © 2016 BADER Ankara | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
    Tel : 0 312 229 54 06 - 229 55 06 | Haber Yazılımı: CM Bilişim